On sekizinci yüzyılda, eğlenceye ve oyunlara olan düşkünlüğü ile tanınan Casanova, sürgün durumunda Londra’ya gelmişti. Hiçbir şeyini bilmediği bu büyüleyici şehirde, genç bir kahpe olan Charpillon ile birkaç kez karşılaşır. Ancak bu anlatının daha ilk dakikalarında, başkarakterin bir tür kadın düşkünü olduğu ve kendine özgü bir eğlence anlayışına sahip olduğu anlaşılıyor. Londra’nın yağmurlu ve gri havası, Casanova’nın renkli hayatıyla çarpıcı bir tezat oluşturuyor. Bir yandan Casanova, bir yandan da gizemli şehir Londra ve onun tüm güzellikleri… Her karşılaşmada Charpillon’a karşı beslediği tutku biraz daha alevleniyor. Ancak Charpillon, Casanova’nın kadınlarına özgü olan cazibesine karşı koyabilen tek kadın gibi görünüyor. Filmin ilerleyen sahnelerinde, Charpillon’ın karşısında Casanova’nın durumu giderek karmaşıklaşıyor. Casanova’nın, kadınlar üzerindeki etkisini yitirdiğini görmek, seyirci için bir çeşit şok etkisi yaratıyor. Ancak bu, Casanova’nın Charpillon’u kendine aşık etme çabalarını daha da arttırmaktan başka bir şey yapmıyor. Bu filmi izlerken, kendinizi bir yandan on sekizinci yüzyılın o muhteşem atmosferine bırakıp, diğer yandan da karmaşık aşk ilişkilerinin içinde bulabilirsiniz. Hayatını çılgınca eğlenerek geçiren bir adamın, tutkulu bir aşka dönüşen bir kadına nasıl bağlandığını izlemek, sizi düşünmeye ve belki de kendi aşk anlayışınızı sorgulamaya itebilir. Tüm bu unsurlar, filmin zengin ve çekici bir sinema deneyimi sunmasını sağlıyor.
Yorum Ekle