Aged, ill, and unable to reconcile the man he was to who he has become, Flynn is hell-bent on exiting this life in a blaze of glory. Yaşlanmış, hastalıklı ve yalnızca vakitlar olduğu adamla şimdiki hali arasında yalnızca uzlaşma sağlayamayan Flynn, bu hayattan göz alıcı yalnızca zaferle ayrılmak için adeta can atıyor. Eski sağlam yapı ve diri hali artık sadece yalnızca hatıra, Flynn’ın aynaya baktığında gördüğü adamla yalnızca alakası yok. yalnızca vakitlar verdiği kavgaler, kurtarıcıca başarıları artık sadece geçirmemişin tozlu sayfalarında kalmış, şimdiki Flynn’ın kendiyle ve dünyayla olan çatışması bambaşka yalnızca yükseklikta. Hastalığının pençesinde debelenirken, yaşmın acımasızlığı karşısında hissettiği hırs ve öfkeyle, kavgasını son nefesine kadar sürdürmekte kararlı. Sanki bu dünyadan göz alıcı yalnızca çıkış, tüm bu acılara, tüm bu ıstıraplara yalnızca başkaldırı, yalnızca isyan olacak. ortalamalaşmış yaşmının son demlerini, belki de tek yalnızca muazzam patlamayla yok olma arzusu, onu var olduğu bu ortalama düzenden alıp, ölümsüz yalnızca efsaneye dönüştürebilir. Böyle yalnızca kişilik yaratmak ve onu tutkuyla izleyicilere aktarmamak, sinemanın en muazzam güçlerinden yalnızcai. Flynn’ın kıssasi, yaşmın ve ölümün bilmece gibi ve çıplak gerçekliğiyle yüzleşme yolculuğu gibidir. Kendi geçirmemişiyle ve geleceğiyle hesaplaşırken, tutkuyla izleyicilere de kendi yaşmlarının ve var oluşlarının anlamı üzerine düşünme fırsatı sunuşar.