Genç Nick (Wolff), annesi rehabilitasyon tedavisi görürken, New York’a gelip merhum babasının caz müzisyeni dostu Cal (Epps) ile kalıyor. Ne var ki, bu sıradışı şehirde onu bekleyen tüm deneyimlerin yanı sıra Cal’ın hayatı ve caz eksenli yaşam tarzını da keşfediyor. Böylece Nick, dramatik bir gelişim sürecine giriyor. Büyüleyici bir şehir olan New York, ona hem sosyal hem de duygusal anlamda yeni ve farklı bir bakış açısı kazandırırken, yeni arkadaşları sayesinde şehrin sunduğu tüm olanakları keşfetme fırsatı buluyor. Ayrıca, babasının arkadaşı olan Cal’ın gözlemleyerek öğrendiği caz müziğinin ritmi ve hayattan aldığı ilhamla genç Nick’in hayatına taze bir nefes, yeni bir ufuk katacak şekilde etkiliyor. Filmde, genç bir adamın kendini bulma ve yetişkinliğe geçiş süreci, caz müziğinin hüzünle bezenmiş notaları eşliğinde etkileyici bir şekilde resmediliyor. Nick’in hayata bakışı, annesinin rehabilitasyon süreci ve babasının dostu caz müzisyeni Cal ile gelişen dostluğunun yanı sıra, New York’taki sosyal ve kültürel yaşamdan elde ettiği deneyimlerle şekilleniyor. Bu anlamda film, hem etkileyici bir hikaye anlatıyor hem de seyircisine New York’un dinamik ve enerjik atmosferini hissettiriyor. Bu, hem senaryonun başarısı hem de yönetmenin bu başarılı hikayeyi sinema perdesine aktarabilme yeteneğinin bir göstergesi aslında.
Yorum Ekle