1958 yılında geçen bu filmde, Rose adındaki genç bir sekreterin hikayesine odaklanıyoruz. Rose, mesleki anlamda oldukça vasat bir sekreter olsa da, daktilo kullanma konusunda adeta bir usta. Güzel görünüşlü patronu, onun bu özelliğini fark ederek, bir karar alıyor. Bu karar, Rose’u dünyanın en hızlı daktilo kullanıcısı haline getirmek üzerine. Rose, ilk bakışta belki biraz dağınık ve beceriksiz bir sekreter gibi görünse de, aslında bir daktilonun tuşlarına değdiği andan itibaren ortaya çıkan hız ve yetenek kesinlikle hayranlık uyandırıyor. Patronu, bu yeteneği ilk keşfettiği anda, onun bu potansiyelini en üst düzeyde kullanmaya karar verir. Şık ve karizmatik bir adam olan patron, Rose’un bu gelişim sürecinde ona yardımcı olur ve onu dünya çapında bilinen bir daktilo hız şampiyonu yapmaya çalışır. Bu film, dönemin atmosferini ve sekreterlik mesleğinin zorluklarını güzel bir şekilde yansıtırken, aynı zamanda karakterlerin gelişim sürecine de odaklanıyor. Hikaye kapsamında, Rose’un kabiliyetini keşfetme ve kendini aşma sürecinde yaşadığı zorluklar, başarıları ve hayal kırıklıkları da izleyicilere aktarılıyor. Bu süreçte onun yanında olan patronunun da karakter gelişimini izlemek oldukça keyif verici. Sonuç olarak, 1958 yılına ait bu film, hem tarihi atmosferi hem de karakterlerin ilginç hikayeleri ile izleyicilere doyurucu bir deneyim sunuyor. Bu film, 20. yüzyılın ortalarında kadınların iş yaşamındaki rollere ve hedeflerine ışık tutarken, bir yandan da izleyicilere ilham veriyor.
Yorum Ekle